29 Şubat 2016 Pazartesi

Kuşatmadan Önce Viyana Önünde Konaklama

Bugün geride bırakılıp seherle birlikte Sadrazamlığından yola çıktı. Arkasından da kendileri yan yana yerine hareket ettiler. Geleneğe göre, sağın oiyoda silahtarlar, Anadolu ve Rumlar beyleri de öncü paşalar vurdu. Bu şekilde çok düzenli bir alay meydana getirip âdeta Viyana kalesinin önlerine kadar at sürdüler. Kalenin tam karşısında açık arazide Sadrazam kendi otağının kurulması için uygun bir yer bulununcaya kadar burada iki saat Tadar dinlendiler.


Bu arada varoştan ele geçirilmiş dört tutsak getirildi. Bir tanesinin kafasını bir Deli, geri kalan üçünün kafasını da Asesbaşı uçurdu. Tutsakları getirmiş olanlara armağanlar verildi.


Daha sonra uygun yer bulunup otağın kurulduğu haberi geldi. Bunun üzerine Sadrazam tekrar atma binip aynı alay düzeniyle çadırına vardı. Burada bir saat kadar dinlendi.


Arkasından tekrar cins atına binip şehrin varoşunda uygun bir yere gitti. Orda metrislerin yapılacağı ve topların yerleştirileceği noktalar kararlaştırmak üzere atından indi. Ordunun ileri gelenlerini yanma çağırtarak kendileriyle metrisler ve askerin araziye göre kollara ayrılması hakkında meşverette bulundu.


Kendisinin bulunacağı kol için her zaman olduğu gibi Yeniçeri Ağası Bekri Mustafa Paşa’yı, Kul Kethüdası Çelebi İsmail Ağa’yı, kendi kapısı ve vilâyet-i askeriyle Rumeli Beylerbeyi Küçük Haşan Paşa’yı, beş kolombrine topu ve yirmi Şahi topuyla yirmi yeniçeri ortasını görevlendirdi. Sağ kanada kendi kapısı ve vilâyet-i askeriyle Diyarbekir Beylerbeyi Vezir Kara Mehmed Paşayı, kendi kapısı ve vilâyet-i askeriyle Halep Beylerbeyi Deli Bekir Paşa’yı topçularıyla Anadolu Beylerbeyi Osman Paşazade Ahmed PaşaVı, kendi yeniçerileriyle Zağarcıbaşı Mustafa Ağa’yı beş Kolombrine ve yirmi Şahi topuyla yirmi yeniçeri ortasını verdi. Sol kanat için kendi kapısı ve vilâyet-i askeriyle Yanova Beylerbeyi Vezir ve eski Defterdar Ahmed Paşa’yı Sivas Beylerbeyi Binamaz Hafil Paşayı, Karaman vilâyet-i askerini, kendi yeniçerileriyle Samsuncubaşı Süleyman Ağayı, beşyöz cebeciyi, beş Kolombrine topu ve yirmi Şahi topuyla yirmi yeniçeri ortasını görevlendirdi.


Bütün bunların hepsine Sadrazam sıçan yollarım kazmaları buyruğunu verdi- Kendisinin yerleşmeyi dü. Tsurpuglftabya henüz tamamlanmadığı için akşamüzeri otağına döndü. Ötekiler kendilerine ayrılmış olan yerlerde kalarak tabyalarını kurmaya ve metrislerini kazmaya koyuldular.


Metrislere hakim otanovaros bölgesin geçirdiler. Herkes durumuna göre buradaki saraylara, evlere, bahçelere girdi. Buralarını da tabya haline sokmaya koyuldu. Bu da Yüce Allahın lütuflarının gerçek bir belirtisiydi. Bu lütfundan dolayı ona yeterince şükredilmemiştir. Çünkü bu varoş olmasaydı, metrislerin yapımına çok uzaktan başlamak gerekecekti ama hiç kimse tabyasını bu kadar az bir zaman içinde tamamlamayı başaramayacaktı.


Oysa şimdi metrislere gitmesi gereken bir kimse sıçan yollarının ağzına kadar atıyla gelebilmekteydi. Kısacası devlet kurulduğundan bu güne kadar metrislerin ve tabyaların hurda olduğu gibi bir varoşun içinde ve sarayların, hehcelerin, köşklerin arasında kurtarmış….


Viyana şehri dış mahalleden meydana geliyordu. Buraları çok güzel görünüşlü yerlerdi ve ferah, alımlı evlerle doluydu…

28 Şubat 2016 Pazar

Tarihi Keşifçilerden Üçü

Macellan


Portekizli denizci ve kâşif 1480’de sabrosa da (Portekiz) doğdu 1521’de Mactanda (Filipinler) öldü. Hemen hemen ilk defa dünya turunu yaptı.


Bir süre Portekiz’de çalıştıktan sonra bu ülkede değerinin bilinmediğini anlayan l.Macellan, İspanya kralı Kari V’in hizmetine girdi. Macellan, Amerika’nın güneyinden geçerek Hindistan’a giden yeni bir baharat yolu bulmak istiyordu. Bu isteğini krala da kabul ettirerek yola koyuldu. Fakat fırtınalı denizin sürüklediği buz parçalarına çarpmak tehlikesi yüzünden Macellan, kış mevsimi boyunca yolculuğuna aralıklı olarak devam etti. İlkbaharda kolayca yol alan gemiler bir boğaza vardılar. Bu boğazın kıyılarına Macellan ve arkadaşları Ateş Ülkesi anlamına gelen «Tierra del Fuego» adını verdiler. Çünkü bu soğuk ülkenin sakinlerle bazen ısınmak, bazen da balıkları çekmek için kıyı boyunca ateş yakıyorlardı. Daha sonra Macellan Güney denizleri-n-den geçerek Asya’nın güneydoğusundaki Filipinler’e ulaştı.


El Cano


Juan Sebastian de El Cano.


İspanyol Gemicisi. 1480’e doğru Guetaria’da (İspanya) doğdu, 1526’da Pasifik Okyanusu’nda öldü.


Macellan’ın başladığı dünya turunu tamamladı. Macelian’ın seferine katılan gemilerden Concepcion’un kaptanlığını yapan El Cano, Pasifik’te günlerce süren yolculuğu sırasında büyük güçlüklerle karşılaşmış, 60 gün boyunca geminin tayfalarıyla birlikte kemer ve pabuçlarının köselesini yemek zorunda kalmıştı. Filiplnler’deki küçük bir adada yerlilerin hücumuna uğrayan Macellan’ı ölümden kurtaramayan El Cano, bu üzücü olaydan sonra, Victoria adlı geminin kumandasını ele aldı. Hint Okyanusu’nu geçip Ümit Burnu’nu yeniden dolaştı. San Lucar’-da büyük tehlikeler ve zorluklarla karşılaştıktan sonra 6 Eylül 1522’de İspanya’ya vardı ve burada büyük bir törenle karşılandı. El Cano 1525’te Malaka adalarına doğru yeni bir keşif gezisine çıkmakla görevlendirildi. Ama ilk dünya turunu tamamlamış olan ünlü denizci ikinci kere çıktığı bu Pasifik seferi sırasında öldü.


Jean-François de Galaup, La Pérouse kontu.


Fransız denizcisi ve kâşifi.1741’de Albi yakınlarında (Fransa) doğdu, 1788’de Vanikoro’da (Pasifik) öldü. Güney denizlerinde titizlikle bilimsel keşifler yaptı.


1785’de Fransa kralı Louis XVI, ta Perouse’u Pasifik’e bir yolculuk yapmakla görevlendirdi. 0 da Boussole Astrolabe adlı savaş gemilerine bir bilginler ekibini alarak yola çıktı. Bu bilginlerin arasında Ferdinande de Lesseps’in amcası Jean Baptiste de Lesseps de vardı. Devamlı olarak Fransa’ya bilimsel raporlar yollayan La Pérouse, Japonya’ya kadar gitti, oradan da Samoa adalarına geçti. Burada Astrolabe’ın süvarisi Fleuriot de Langle, on tayfasıyla beraber öldürüldü. Bununla birlikte Pasifik’teki görevine devam eden La Pérouse, Avustralya’ya vardı. Ve Botany Bay’dan yurduna son bir mektup daha gönderdi. Kırk yıl sonra Dumont d’Urville adında bir Fransız denizcisi. Yeni Hebrides’lerde La Pérouse’un iki savaş gemisinin kalıntılarını buldu.


 


 


 

23 Şubat 2016 Salı

Bir İskoçyalı Bir İngiliz Bir de Fransız Kâşif

 


David Livingstone


İskoçyalı kâşif, doktor ve misyoner, 1813’de Blantyre’de (Büyük Britanya) doğdu, 1873’de Chitambo’-da (Rodezya) öldü. Afrika kâşiflerinin en gözü pek olanıdır.


Uygarlığın nimetlerini Afrika’nın en uzak bölgelerine götürmek isteği, Livingstone’u yorulmak bilmez bir kâşif yaptı. En önemli keşfi, şüphesiz, Zambezi çavlanıdır. 1700 metre genişliğindeki Zambezi nehri, 110 metre yükseklikten düşüş yapan bir çavlanla 75 metre genişliğindeki bir boğaza dökülür. Yerlilerin «gürleyen duman« adını verdikleri bu çavlan, kâşifi son derece hayran bıraktı. Ve ona İngiltere kraliçesine saygı ifadesi olarak Victoria çavları adını verdi. Daha sonra o civarda Nyasa gölünü de buldu. Zenci ticaretini önlemek için çok çaba sarfeden Livingstone, 1873 yılında Afrika’da, Nil nehrinin kaynaklarını ararken öldü. Livingstone’un cenazesi Londra’ya götürülerek Westminster katedralinde ülkenin en büyük adamlarının yanına gömüldü. Kâşifin, gezileri ile ilgili birçok eseri vardır.


Stanley, John Rowlands


John Rowlands, Sir Henry Morton Stanley. İngiliz kâşifi ve gazetecisi olan Stanley 1841’de Denbigh’de (Büyük Britanya) doğdu, 1904’te Londra’da öldü.


Afrika kâşiflerinin en büyüklerinden biridir. Cesur gazeteci Stanley, ilginç röportajlar yapmak ümidiyle Afrika’da gezilere girişti. Ünlü gazeteci ve gözü pek kâşif bu iki unvanına yaraşacak bir şekilde olağanüstü serüvenler yaşadı. 1870’de dünya, Livingstone’dan dört yıldan beri haber alamıyordu: Kâşif, Afrika’nın göbeğindeki vahşi ormanlarda kaybolmuştu ama yaşayıp yaşamadığı bilinmiyordu. Büyük bir Amerikan gazetesi kayıp Livingstone’u aramaya gitmesi için Stanley’e ricada bulundu. Stanley aylarca, çalılıklar ve ormanlar aşarak yol aldı.


Ve nihayet 1871 yılının kasım ayında, Tanganika gölünün doğu kıyısında yer alan Ujiji köyünde Livingstone’u buldu. İki kâşifin karşılaşması çok heyecanlı oldu. Stanley “Gözlerime İnanayım mı Mr. Livingstone” dedi. Sonra kâşifler yolculuklarına devam etmek üzere birbirlerinden ayrıldılar.


Rahip Henri Breuil


Fransız prehistoryacısı ve profesörü, 1877’de Mortain’de (Fransa) doğdu, 1961’de Lisle Adam’da (Fransa) öldü. Birçok tarihöncesi mağarasını inceledi.


Tarihöncesi İnsanlarının İçinde yaşadıkları mağaraların duvarlarına yaptıkları resimlere Eski Taş Çağı sanatı adı verilir. Bu mağaraların keşifleriyle en çok İlgilenen bilginlerden biri olan Rahip Breuil, Fransa, İspanya ve Kuzey Afrika’daki yüzlerce mağarada incelemelerde bulundu. Fakat kazma ve küreklerle tilki avlamak için önce basit bir tilki ininin ağzını genişlettiklerini sanan dört gencin 12 aralık 1940’da keşfettikleri Fransa’daki Lascaux mağarasını ziyareti onun için çok büyük bir sürpriz oldu. Çünkü Henri Breuil İçeri girdiğinde mağaranın duvarlarına yapılmış birçok resim gördü ve bunların desenlerini ortaya çıkardı. Breuil, yine bu resimlere dayanarak. Eski Taş Çağı’ndan beri güzel sanatlarda ekoller bulunduğunu tespit etti. İnsanlığın en eski kültürel gelişim çağının sınıflandırılması konusunda esaslar koydu.