Avrupa’nın batısı orta çağın sonlarına doğru bu dar coğrafi parçayla yetinememeye başladı. Bundan ötürü de coğrafi keşiflerin yapılması kaçınılmaz hale geldi. Keşiflerin olduğu yaklaşık 200 yıllık süre boyunca Avrupalıların amacı doğudaki baharatı, yeni bulunan kıtalardaki de değerli madenlere ulaşmaktı. Ancak, bu keşiflerin altında yatan en önemli amaç sırf yeni kıtaları ve doğuyu yağmalamak değil, kültürlerini ve kendi düzenlerini dünyanın dört bir yanına yaymaktı.
Coğrafi keşifler yapılırken farkına varılmasa da Avrupalılar kendi istekleri doğrultusunda dünyayı değiştirmekten ziyade, beklenenin tam aksine yeni ulaştıkları yerlerin hakları ve kültürlerinden etkilenerek, kendi yaşam biçimlerini değiştirdiler. Bunun en büyük örneği, Batı Avrupa’da keşiflerin sonrasında meydana gelen yeme-içme alışkanlıklarındaki değişiklik olarak gösterilebilir. Avrupa’da şu an birçok ülkenin sahiplendiği ve, yeme kültürlerinin bir parçası halinde olan domates, dolmalık biber, kakao, vanilya, yer fıstığı, ananas ve daha bir çok besin maddesi bu keşifler sonrasında ülkelerin mutfaklarına girmiştir. Günümüzde, biber ya da domates olmadan bir Akdeniz mutfağı düşünülemez, ya da ananassız, kakaosuz tatlı olması çok zor olur. Hele ki kendi kültürümüze baktığımızda fasulyenin kurusu olmasaydı bizim milli yemeğimiz ne olurdu kim bilir. Ancak, bu tatların Orta Dünya’ya girme zamanını bakıldığında henüz 200 300 yıllık bir geçmişten fazlasını göremiyoruz.
Anlaşıldığı üzere, Amerika kıtasının coğrafi keşifler sırasında keşfedilmesi sonucu gerek Avrupaya gerekse Orta Doğuya, bu kıtadan oldukça fazla temel gıda maddesi girmiştir. Belki de bu maddelerden en önemlisi şu an hemen hemen bütün dünyada tarımı yapılan mısır ve patatesi gösterebiliriz. Bu iki bitki, Coloumb’un Amerika’yı keşfinden sonra Avrupa’ya taşınmış olup, yetiştirilmelerinin kolaylığı ve az miktarda daha fazla tokluk sağlaması göz önüne alındığında kıtlık ve savaş zamanlarında bir kurtarıcı olmuştur. Başka bir açıdan bakarsak, 1800’lü yıllarda özellikle Avrupa kıtasında meydana gelen sanayi devrimi süresince bu besin maddeleri işçilerin ve fakir insanların temel gıda maddesi haline dönüştürülüp, kapitalizmin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Mısır ve patatesin rahatlıkla una dönüştürülüp, ekmek, galeta gibi ürünlerin yapımında kullanılması, kolay kolay bayatlayıp bozulmaması ise bu durumun oluşmasındaki etkenlerden biri olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder